Yine bir pazartesi..
Yine sıkıntılı toplantılar ve yine sert kararlar..
Yine sıkıntılı toplantılar ve yine sert kararlar..
Nedir arkadaş bu pazartesi enerjisinin kaynağı? Hafta sonu geçirdiğiniz harika bir tatil mi yoksa muhteşem bir aile yemeği midir? Eğer öyleyse tüm herkesin mi hafta sonu güzel geçiyor? Hiç mi birinin kötü ve sessiz geçen bir hafta sonu tatili olmuyor? Çözemedim gitti..
Neyse uzun lafın kısası ben pazartesi toplantılarını
hiç sevmem. Birileri gelir bir şeyler söyler, onun üstüne başkaları bir şeyler
ekler ama hepsi bilir ki haftanın sonuna kadar o kararların ancak yüzde 70 i
uygulanabilir. Çünkü haftanın başında çoğu çalışanlarda olduğu gibi biz
metalurjistlerde de martenzit yapısındaki iğnemsi yapılara benzeyen itici ve
absorblanamayan enerji birikintileri vardır. Bu kötü enerjileri vücuttan uzaklaştırabilmenin
iki yolu vardır; ya olduğu gibi bırakacaksın sağa sola çarpıp bir yerde
patlayacak, ya da etrafından aldığı pozitif enerjilerin arasında yok olup
kalacak..
Ben genelde 2. yi tercih ederim ama bugüne kadar hiç
mi hiç pazartesi günü böyle bir keyfim olmamıştır. Neden mi? Biz dökümcüler
sabahın körüne uzun ve verimsiz olduğu kadar da sıkıcı olan üretim kalite
toplantılarını koymayı ve o toplantılarda daha haftanın ilk günü demeden
herkese saldırmayı çok severiz.
Peki dünyanın bir numaralı teknolojik devi olan
Japonlar ne yapıyor?
Sabah toplantılarını olabildiğince kısa ve öz tutmak için sandalye ve masalardan uzak durup asla oturmuyorlar. Herkes bir gün öncesinden belirlediği sorularını ya küçük bir toplantı odasında ya da özel olarak yaptırılmış yürüyüş parkında sabah sporunu yaparken birbirlerine soruyorlar. İşe başlamadan hemen önce şarkılar söyleyip birbirlerini motive edici sözler söylüyorlar. Birlikteliği sembolize etmek için hep bir ağızdan hedeflerini bağırıyorlar ve tüm bunları yaparken de not dahi tutmuyorlar. Çünkü etrafa yayılan pozitif enerji sayesinde insanlar güneşin tüm faydalı ışınlarından yararlandıklarını düşünerek alınan kararların daha akılda kalıcı olduğuna inanıyorlar.
Sabah toplantılarını olabildiğince kısa ve öz tutmak için sandalye ve masalardan uzak durup asla oturmuyorlar. Herkes bir gün öncesinden belirlediği sorularını ya küçük bir toplantı odasında ya da özel olarak yaptırılmış yürüyüş parkında sabah sporunu yaparken birbirlerine soruyorlar. İşe başlamadan hemen önce şarkılar söyleyip birbirlerini motive edici sözler söylüyorlar. Birlikteliği sembolize etmek için hep bir ağızdan hedeflerini bağırıyorlar ve tüm bunları yaparken de not dahi tutmuyorlar. Çünkü etrafa yayılan pozitif enerji sayesinde insanlar güneşin tüm faydalı ışınlarından yararlandıklarını düşünerek alınan kararların daha akılda kalıcı olduğuna inanıyorlar.
Evet, bunları bizim çoğu dökümcümüze söylesek güler
geçerler. Hatta şaşırmış insan muamelesi bile yaparlar ama ne yazık ki şaşıran
ve amacını yitirenler bizleriz. Doğru düzgün örnek almayı ve hatta kopyalamayı
bile beceremiyoruz. Saygıyı ve sevgiyi hiçe sayarak her şeyi robot sistemleri
olarak düşünüp insansı duyguları iş ortamında kendimizden uzaklaştırıyoruz..
İşte bu yüzden de günün sonunda önümüze baktığımızda insanlık için koca bir
sıfır görüyoruz. Çünkü çalıştığımız ortamları ve ekip arkadaşlarımızı sevemiyoruz
ve onlarla başarılarımızı paylaşamıyoruz. Ortada bir başarı varken benim
başarım diyoruz, başarısızlık varken ise onun başarısızlığı diyoruz.
Kısacası bizler hiçbir
zaman bir Kishi Ryoichi olmayı başaramayacağız.
God bless you bro..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder