6 Nisan 2015 Pazartesi

yine mi pazartesi..

Yine bir pazartesi..
Yine sıkıntılı toplantılar ve yine sert kararlar..

Nedir arkadaş bu pazartesi enerjisinin kaynağı? Hafta sonu geçirdiğiniz harika bir tatil mi yoksa muhteşem bir aile yemeği midir? Eğer öyleyse tüm herkesin mi hafta sonu güzel geçiyor? Hiç mi birinin kötü ve sessiz geçen bir hafta sonu tatili olmuyor? Çözemedim gitti..


Neyse uzun lafın kısası ben pazartesi toplantılarını hiç sevmem. Birileri gelir bir şeyler söyler, onun üstüne başkaları bir şeyler ekler ama hepsi bilir ki haftanın sonuna kadar o kararların ancak yüzde 70 i uygulanabilir. Çünkü haftanın başında çoğu çalışanlarda olduğu gibi biz metalurjistlerde de martenzit yapısındaki iğnemsi yapılara benzeyen itici ve absorblanamayan enerji birikintileri vardır. Bu kötü enerjileri vücuttan uzaklaştırabilmenin iki yolu vardır; ya olduğu gibi bırakacaksın sağa sola çarpıp bir yerde patlayacak, ya da etrafından aldığı pozitif enerjilerin arasında yok olup kalacak..

Ben genelde 2. yi tercih ederim ama bugüne kadar hiç mi hiç pazartesi günü böyle bir keyfim olmamıştır. Neden mi? Biz dökümcüler sabahın körüne uzun ve verimsiz olduğu kadar da sıkıcı olan üretim kalite toplantılarını koymayı ve o toplantılarda daha haftanın ilk günü demeden herkese saldırmayı çok severiz.

Peki dünyanın bir numaralı teknolojik devi olan Japonlar ne yapıyor?
Sabah toplantılarını olabildiğince kısa ve öz tutmak için sandalye ve masalardan uzak durup asla oturmuyorlar. Herkes bir gün öncesinden belirlediği sorularını ya küçük bir toplantı odasında ya da özel olarak yaptırılmış yürüyüş parkında sabah sporunu yaparken birbirlerine soruyorlar. İşe başlamadan hemen önce şarkılar söyleyip birbirlerini motive edici sözler söylüyorlar. Birlikteliği sembolize etmek için hep bir ağızdan hedeflerini bağırıyorlar ve tüm bunları yaparken de not dahi tutmuyorlar. Çünkü etrafa yayılan pozitif enerji sayesinde insanlar güneşin tüm faydalı ışınlarından yararlandıklarını düşünerek alınan kararların daha akılda kalıcı olduğuna inanıyorlar.



Evet, bunları bizim çoğu dökümcümüze söylesek güler geçerler. Hatta şaşırmış insan muamelesi bile yaparlar ama ne yazık ki şaşıran ve amacını yitirenler bizleriz. Doğru düzgün örnek almayı ve hatta kopyalamayı bile beceremiyoruz. Saygıyı ve sevgiyi hiçe sayarak her şeyi robot sistemleri olarak düşünüp insansı duyguları iş ortamında kendimizden uzaklaştırıyoruz.. İşte bu yüzden de günün sonunda önümüze baktığımızda insanlık için koca bir sıfır görüyoruz. Çünkü çalıştığımız ortamları ve ekip arkadaşlarımızı sevemiyoruz ve onlarla başarılarımızı paylaşamıyoruz. Ortada bir başarı varken benim başarım diyoruz, başarısızlık varken ise onun başarısızlığı diyoruz.
   

Kısacası bizler hiçbir zaman bir Kishi Ryoichi olmayı başaramayacağız.


God bless you bro..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder