3 Mayıs 2015 Pazar

Floyd HUGweather

Yaklaşık bir aydır beklediğim maç bu sabah gerçekleşti. Boks hakkında fazla bir bilgim olmadığı için az kalsın alarmı 04:00'e kurup çaylaklık yapacaktım ki twitter sağolsun 06:00'ya doğru başlayacağını öğrendim. En son söyleyeceğimi şimdi söyleyeyim. Açıkçası ben beklediğimi alamadım bu maçtan. Filmlerde izlediğimiz o efsanevi sahneler yoktu tabiki ama bu kadarda sönük bir maçta olmaması gerekiyordu eğer söylenildiği kadar büyük bir maç olsaydı. Maç dünya genelinde çok iyi pazarlandı. Kitle hazırlandı, reklamlar yapıldı, sosyal medya fazlasıyla kullanıldı. Özellikle en çok söylenen eskiden bu imkanların olmayışı. Eski efsane maçlarında bu reklamın yapılması çok zordu. Ama yinede maçın büyüklüğünden dolayı bir şekilde dünyaya yayılıyormuş. Ama şimdi sosyal medya aracılığıyla bütün kitlelere çok rahat ulaşabiliyorsunuz. Bunun avantajı da kullanılarak 'sözde' asrın maçı gerçekleşti.

Desteklediğim boksör Manny Pacquiao'ydu. Bir aydır takip ettiğim kadarıyla iki boksörün de karakterini öğrendim. Mayweather'ın savunma yapacağını tahmin etmek zor değildi. Zaten en iyi silahı kontralarıydı. Pacman'in de en iyi silahı dinamik bir şekilde atak yapmasıydı. Ama gerçekleştiremedi bir kaç istisna hariç.  Çünkü ne kadar rahat gözükse de Pacman' de rakibinden çekindi. Mayweather savunma yaparak maçı kazandı. Yeri geldi zaman geçirdi yeri geldi illegal müdehalelerde bulundu. Maçın yarısını sarılarak geçirdi. Ama hakkınıda vermemiz gerekiyor. O kadar savunma yapmasına rağmen yumruk isabeti Pacman'den fazla ise buna birşey diyemeyiz. Futbolda da bunu hep tartışırım. Savunma yapmak kötü olduğunu göstermez. İnsanların gözüne hoş gelecek diye mağlup olmak benim için mantıksız. Mesela Mourinho'nun savunma taktikleri. Aklıma ilk gelen İnter'in başındayken Barcelona'ya karşı oynadıkları rövanş maçı. Geçen sene Liverpool deplasmanı. Sonuç olarak hep kazanan Mourinho oldu. Kazanmasaydı da taktir ederdim o ayrı konu.
Durum böyle iken Mayweather'ın kazanmasına üzüldüm. Ama kazanan her zaman haklıdır.

Gidiyoruz Ama...


Fenerbahçe rahat geçmesi beklenen maçta Balıkesirspor'u 4-3'le mağlup edebildi.


Özetini izleyebildiğim maçla ilgili çok fazla derinlemesine yorum yapamayacağım fakat kale boş oynamışız havası aldım diyebilirim. 3 golde de Volkan hatalı. Her sene sonuna doğru 1-2 kez gerçekleşen "Volkan Tutulmasını" kazasız atlatmış olmak olumlu olsa da, Balıkesir karşısında bile bu kadar zorlanmak gelecek için kötü sinyaller olarak algılanabilir.

Son olarak ise, Diego Ribas diye bir topçumuz varmış bizim. Şimdiye kadar neden oynamamış acaba?

27 Nisan 2015 Pazartesi

Galatasaray zorlansa da dün kazanmayı bildi. Golü geç bulabilsede oyun fena değildi. 2.yarı  1 puanı almak isteyen Gaziantepspor'a karşı tek kale maç oynandı. Yasin ve Bruma'nın girmesiyle takım iyice rakibini geriye yasladı. Galatasaray taraftarını heycanlandıran oyuncu Yasin Öztekin sol kanadı hareketlendirdi. Bir çok pozisyonda o kanattan geldi. Galatasaray'da iyi kanat oyuncuları olmadığı için taraftar Yasin Öztekin girince heycanlanıyor. Yetenekli ama o kadarda büyütecek bir oyuncu olduğunu ben düşünmüyorum. Olcan'ı ağır eleştirenlerede katılmıyorum. Olcan hem hızlı hemde teknik bir futbolcu. Boyu ve defansif özellikleri dezavantajı. Şuan ki performanslara göre sol kanatta Yasin sağ kanatta Olcan daha mantıklı. Bruma'ya verilen şans çok fazla. Belliki transfer ücretinin karşılığını veremeyecek Bruma.


Galatasaray'ın buz adamı Hakan Kadir Balta.. Bu adam  bana Emre Aşık'ı anımsatıyor. Karakter olarak tamamen zıtlar ama zor zamanlarda kadroya girdiklerinde çok iyi performans gösteriyorlar. Yedek kulübesinde oturduklarında problem yaratmıyorlar. Ayrıc
a Hakan Balta'nın maç içinde veya dışında bir tane tartışmasını hatırlamıyorum. Tebrikler buz adam..






Fenerbahçe kötü oynayarak 1 puan aldı. Bu puanı bence avantaj olarak görmeliler. Oyunun karşılığı 1 puan asla değildi. Caner'i sağ açık oynatan İsmail Kartal ne düşünmüş olabilir acaba? Neden takımın en etkili oyuncusunun mevkisi değiştirilir? Fenerbahçeli arkadaşlar dua etsin Emenike ısrarını Caner'de de göstermesin..

Önceki yazılarımda ligin son 3 takımının ancak kendi arasında yer değiştirebilceğini yazmıştım. Hala öyle düşünüyorum. Ama Karabükspor bugün puan alamassa havlu atar. Bu maç Beşiktaş için kolay olmayacak.


-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Floyd Mayweather vs Manny Pacquiao

Maç Pazar sabahı 04:00'te Kanaltürk'ten canlı yayınlanacak. Tarih yaklaştıkça ilgi daha çok büyüyor. Mayweather şirketinin twitlerinin sıklaştığını görmek mümkün. Heryerde reklamları dönüyor. Açıkçası izleyiciye maçı pazarlama konusunda gayet başarılılar. Ülkemizde boks sporu top 3'e girmesede küçük bir kitle maçı heycanla bekliyor.

Bu maç için canımı sıkan tek konu var. Sanki bu maç ünvan maçı değilde para maçı gibi. Halbuki iki tarafında ne kadar para alacağı belli. Yenselerde yenilselerde aynı parayı alacaklar. Sadece 1 M Eur'luk kemer sahibini bulacak.  #Maypac hashtag'iyle instagramdan ve twitterdan gündemi takip edebilirsiniz.

6 gün kalmışken rengimizide belli edelim madem..




''Öldürme iç güdüm geri geldi.. Ve bu duyguyu seviyorum..''

Manny Pacquiao





Pazartesi...



yine bir pazartesi,

uykulu gözlerle çevresine bakan, ayılmaya çalışan, pazar günü geç kalkmanın etkisiyle geç yatmış insanlar topluluğu...

sosyal medyada "sendrom" kelimesinin sıklıkla kullanıldığı paylaşımlar...

hepsi yalan...

çok güzel bir paylaşım gördüm sabah. "pazartesi sendromu yoktur, sevilen veya sevilmeyen iş vardır" şeklinde. sonuna kadar katılıyorum, altına imzamı atıyorum...

Günaydınlar efendim...


Güzel şarkı dinleyin!
https://www.youtube.com/watch?v=MYSVMgRr6pw


20 Nisan 2015 Pazartesi

Trabzonspor-Galatasaray, Floyd Mayweather-Manny Pacquiao

Maçın galibinden başlamak gerekirse Trabzonspor'u tebrik etmek lazım. İlk yarı rakibe çok iyi bastılar. Herkes var gücüyle pres yaptı. Zaten ilk yarı istatistiklerinde en çok koşan  5 oyuncu Trabzonspor'dandı. İkinci yarıda Galatasaray Emre Çolak önderliğinde oyunu eline aldı. Gol geliyorum dedi ve geldi. O yarım saatlik süreçte arkada bırakılan boşluklar Trabzonspor için bulunmaz nimetti. Geri koşmaya mecali olmayan Sabri'nin kanadından Erkan geldi. Deniz Yılmaz Telles'i zorladı. Benim beklentimin altında oynayan Trabzonspor'da Mehmet Ekici'ydi. Daha efektif oynamasını bekliyordum. Son 9 maçta gol yiyen ligin lideri Galatasaray'a Trabzonspor'da 2 gol atarak maçtan galip ayrıldı. Şampiyonluğa oynayan takım her maç gol yer mi? Yememeli.

Galatasaray'ın defansı şampiyonluğa oynayan takımın defansı asla olamaz. Son 7 haftada da bunun düzelecek hali yok. Bu sezon böyle gider. Seneye umarım  defans olarak yeni bir yapılanmaya girilir. 34 gol yiyen Galatasaray ligin 10.sırasında ki Konyaspor'dan fazla gol yemiş.




Trabzonspor taraftarını kendi vicdanıyla baş başa bırakmak lazım. TT Arena'ya geldiklerinde '2010-2011 şampiyonu Trabzonspor' pankartlarıyla karşılandılar. Çiçeklerle tribünlere çağrıldılar. 90 dakika boyunca anasına küfrettikleri Burak Yılmaz Galatasaray'da ki ilk şampiyonluğundan sonra ilk konuşmasında '2010-2011 şampiyonu Trabzonspor'dur' dedi. Hala bu adama küfrediliyor. Kendi  vicdanlarıyla baş başa bırakmak lazım.


--------------------------------------------------------------------------------------------------------------




Bu günlerde Floyd Mayweather ile Manny Pacquiao boks maçına kilitlendim. Reklamını çok iyi yapıyorlar. 2 Mayısta Sky Sports canlı gösterecek mücadeleyi.  Şuana kadar izlediğim boks maçı sayısı bir elin parmaklarını geçmez ama bu maçı çok merak ediyorum. Asrın maçı olarak gösteriliyor. Son günlerde merak edip biraz araştırmada yaptım.


 Floyd Mayweather, nam-ı diğer 'Money'. Bu adam para babası bir abimiz. İnstagramda paraların içinde yüzerken fotoğrafları mevcut (Buradan ulaşabilirsiniz). Profesyonel kariyeri boyunca mağlubiyeti yok. Şu ana kadar bir kere yenilgisi var o da bir Türk'e karşı amatör zamanındayken.  Money'e yapılan eleştiriler hep kendinden kolay rakiplerle maç yaptığı yönünde. Bu yüzden hiç yenilmediği düşünülüyor. Hatta 2008'den beri ayarlanmaya çalışılan bu maç için önceki senelerde Mayweather'ın kaçtığı görüşü hakim. Bir bakıma mantıklıda olabilir. Belli ki doğru zamanı beklemiş. Olası bir mağlubiyette efsane olma şansını yitirebilirdi. 2008 den bu zamana kadar kazandığı paraları kazanamayabilirdi. Mantıklı olarak kariyerinin son maçı olarak bu maçı seçti. Bokstan artık zevk almadığını bildirerek emeklilik maçı olacağını açıkladı. Maçın geliri boks tarihinin rekoru olacak. 350 milyon dolar. Bu paranın %60'ı Floyd Mayweather'ın.

Halkın efsanesi Manny  Pacquiao ise filipinli bir abimiz. 8 siklette şampiyonluğu var. Hatırladığım kadarıyla 4 yada 5 kere mağlubiyeti var. Halkın adamı Manny Pacquiao'nun lakabı ise 'Pac-man'. Boksun efsane ismi Muhammed Ali'de Pac-man'i desteklediğini açıkladı.

Şimdilik bu kadar bilgi yeterli. Heycanla bekliyoruz...




17 Nisan 2015 Cuma

Start verildi, Mangal sezonu başladı!

Mangal sezonuna start verildi. Hafta sonu sahillerde arabalar tesbih gibi dizilmiş ise,yanından geçerken bagajdan migros poşetini alan bir baba görüyorsanız ve o arabaların üzerinden sis bulutu gibi mangal dumanı yola doğru geliyorsa mangal sezonu başlamış demektir.

Türk insanının vazgeçilmez sosyal aktivitesidir mangal yapmak. Girişimci bir mangal sever önce kışın ardından doğacak güneşi bekler. Güneş kendini göstermeye başladığında ve gözlüklerini takma ihtiyacı hissettiğinde ilk yapması gerekeni yapar. Takviminden ilk tatil gününe bakarak kendine yılın sorusunu sorar: Mangal mı yapsak?

Girişimci mangal sever whatsapptan birlikte olmak istediği ekibe ilk bildirimde bulunur. Ekip hazırlanır ve tatil günü beklenir. O gün geldiğinde mangal alışverişine gidilir ve ortak bir karar verilmeye çalışılır. Ama ekipten illaki biri çıkar ve kimsenin aklına gelmediği bir yiyecek ister. Herkes memnun edilmeye çalışılır ve biraz bonkör davranılır. Gün sonunda ziyan olmuş bir sürü yiyecek torbalarda kalır. Mangalın olmazsa olmazı birlikte iyi eğlenebilen bir ekiptir. O gün tatildir, dinlenme günüdür ama 1 haftalık mesai kadar yorulur o ekip. Peki diğer olmazsa olmazlar nelerdir bir bakalım;


  1. Güneşli bir hava
  2. Yeterli sayıda araba.
  3. Mümkünse nargile. (benim için olmazsa olmaz ama hiç olmuyor.)
  4. Mangal yapmayı kendisine misyon edinmiş ''o'' kişi. ( Bunlar babadan oğula bir nesil. Kömür yakmanın adabını bilirler. Rüzgarın eseceği yönü bilirler. Mangala konulacak ilk tavuk parçasının zamanını en iyi onlar bilirler.)
  5. ''o'' kişiye karışacak ''bir'' kişi. 
  6. ''o'' kişiye yardımcı olacak ve yellerken sohbet edecek kişi.
  7. Mangaldan tabağa götürürken maşadan düşecek olan  tavuk kanadı veya köfte.
  8. Kesinlikle bir top.
  9. Top oynarken hamakta veya yerde uzanmış keyif yapan karizmalar karizması o kişi veya çift.
  10. Piknik bitimine doğru kömürü işeyerek söndürme esprsini yapan ''o'' kişi.
  11. Yorgun bacaklar. Yorgun gözler.
  12. Kıyafetlere sinmiş ağır mangal kokusu. ( Şehire geri dönüldüğünde ilk karşılaştığınız kişi mangal yaptığınızı çok net anlar.)
  13. İstiklal marşı ve kapanış.

Herkese iyi mangallar!

16 Nisan 2015 Perşembe

F4 Kapısı Açık... 2-0

Uzun uzun yazılacak çok şey yok. Bu akşamı anlatmaya benim kelime dağarcığım yetmez. Muazzam bir ilk yarı oynadı Fenerbahçe. Hücumda, savunmada yapılacak ne varsa en doğru şekilde yaparak adeta şiir gibi bir ilk yarı izlettirdi bize. Türk basketbol takımlarının tarihindeki en mükemmel ilk yarı performanslarından biridir, belki de en iyisidir.


İkinci yarı rakip oyuna tutunmaya çalıştıysa da, kenardaki insan üstü varlık kontrolün kaybolmasına izin vermeden maçın bitmesini sağladı.

Deplasmana giderken sezon içeresindeki deplasman galibiyetlerinin verdiği özgüven ümit verici ama asıl önemli olan Maccabi bizi 3 maç üst üste yenebilecek seviyede bir takım değil. Olağanüstü durumlar devreye girmediği takdirde Madrid bileti hazır diyebiliriz.

Bu akşamın yıldızı da; çift haneli sayılara ulaşamadığı maçlardan sonraki maçlarda ortalaması 20.33 olan Andrew Goudelock. O kadar geniş bir rotasyona sahibiz ki ilk maç oynamayan Semih Erden, G-Lock'un bu performansı olmasa maçın yıldızı olmayı hak edecek bir oyun oynadı. onun da hakkını vermek lazım.



Sonuç olarak, muhtemelen Fenerbahçe Ülker bu sene iç sahada ki son Euroleague maçını oynadı. En azından benim tahminim ve temennim o yönde.

Totemi de yapmazsam olmaz... "In OBRA, we trust"

14 Nisan 2015 Salı

Daha Yeni Başlıyoruz... 1-0

Jan Vesely diye bir uzun adam bugün Fenerbahçe'nin makus kaderine karşı direndi. Yanına Zoriç ve genç Kenan'ı da alan "Ulu Jan" kısaların çok kötü gününde olduğu bir maçı bize getirerek avantajın kaybolmasını engelledi. Ayrıca Maccabi açısından bakarsak, yaralayıcı bir yenilgi oldu.



  • Pargo'nun üstün performansına kimseden destek gelmeyince Maccabi hızlı başladığı maçta 72 sayıda kaldı. 
  • Sofo, bildiğimiz gibiydi. Bu seride Sofo'nun oynadığı her saniye bize + yazar. 
  • Devin Smith, bu seviyede kalmayacaktır ama böyle savunduğumuz sürece problem yaratmaz.
Gelelim tekrar bize;
  • Nemanja Bjelica sessizce üzerine düşeni yaptı. (13 sayı-12 ribaund)
  • Andrew ve Bogdanoviç kötü günlerini yaşadılar. Oğuz keza kötüydü.
  • Jan Vesely ile birlikte parantez açılacak adamlar kesinlikle Zoriç ve Kenan'dı. Zoriç'in 9 dakikada gelen 10 sayısı, Kenan'ın en kritik anda gelen üçlüğü rüzgarı arkamıza almamız sağladı.
Sonuç olarak seri 1-0 oldu. 2. maç daha zor olacak. Maccabi'nin tura tutunması için son çaresi 2. maç olacak. Olası bir 5. maçta bu atmosferden çıkmalarının ne kadar zor olduğunu anlamışlardır. Ona göre oynayacaklar. Ama problem yok, geçen postta olduğu gibi bitirelim...

"In OBRA, we trust."

Teknolojik-Psikolojik


İnsanları sınıflara ayırmaktan hiç hoşlanmam ama şu gerçek ki gelir statusü olarak bir sınıflandırma var.Ve bu sınıflandırmada da en alttan en üste kadar bir çok insann elinde son model telefonlar geziyor.
Kimsenin yaşantısını sorgulamıyorum, nasıl yaşadıkları umrumda değil ama ne gerek var? Ne gerek var insanları telefon modellerine göre sınıflandrmaya ya da insanların öyle hissetmesine ne gerek var.
Elinde lüks model bir telefon olduğu için sen ünlü birisi olmuyorsun ki,iyi kalpli birisi de olmuyorsun, zengin birisi bana göre hiç olmuyorsun.Peki bu hava atma çabası neden?
Üzerlerine giyecek doğru düzgün kıyafeti olmayıp da elinde son model telefon olan insanların sayısı o kadar fazla ki.Belki de 3.dünya ülkesi tanımlamasının cümle içerisinde kullanılmış hali bu.

Son çalıştığım yerde telefonu benden iyi olduğu için kendini benden üstün gören bir teknisyen vardı.Beni lan beni mühendisini!
(Neyse ki çaktım ayfon6yı, artık çok büyük saygı gösteriyor bana fabrika sahibiyim onun gözünde!)  

Allah'ın aşkına artık telefon modeline, araba modeline göre insan ayırma dönemi bitsin.Kıt kanaat geçinirken marlborosundan vazgeçmeyen insanın mantığı da tükensin.
(Araba modelini özellikle kızlar için yazdım.ok money talks!)


Türkçe Siri ile imtihan..

Ben askere gidip de doğudn,anadoludan bu kadar insan tanıyınca öğrendim hayvanlara bu kadar tecavüz edildiğini.
Şok olmuşçasına dinledim bütün anlatınları.Eşekle atın çiftleşmesinden oluşan "katır" çok ilginç gelmemeye başlamıştı bi yerden sonra.
Yani hayvanlara bu kadar tecavüz edilen ülkede Türkçe Siri neden? Yanlış anlar bu insanlar bunu, yazık günah telefonlara.


Murat Kekili'nin "Bu akşam ölürüm" şarkısı ile gaza gelip intihar eden, kendini pokemon zannedip camdan aşağı atlayan (çocuk yaşıyor ve büyüdü varsayalım)
kendini immortal Polat Alemdar zanneden, aynı zamanda kendini başbakanın ötünün kılı gibi hissedenlerin olduğu bu yerde...
Siri'ye aşık olurlar,telefonu kırıp intihar ederler.Aileleri Apple'a tazminat davası açar.Dünya gündemine yeni bir manşetle çıkar,tarihe geçeriz.İşte Yeni Türkiye helal olsun helal!

Çocuğum şu siriyi türkçe değil ingilizce kullan, pratik yaparsın biraz (Türk annesi)

Tebrikler! Siri'ye are u sex? diyen 1000.000. Türk'sünüz.

Peki Siri bu yemek yapabiliyo mu, bulaşık çamaşır yıkıyabiliyo mu,peki ütü peki temizlik, ne b.ka yarıyo bu hee? 
...........................................

Günün şarkısı
Robert Delong - Long Way Down

Keep in touch!



13 Nisan 2015 Pazartesi

Fenerbahçe Ülker - Maccabi Electra Tel Aviv

Fenerbahçe'nin tarihi için en önemli maçlardan birini daha yaşamak üzereyiz. Maça yaklaşık 22 saat olmasına rağmen, kafamda türlü senaryoları yaşadığım maç için ekstra heyecanlı olduğumu söylemem gerek yoktur sanırım. Obradoviç önderliğinde son 8 takım arasına tarihinde ilk kez saha avantajı ile kalan Fenerbahçe, kendi sahasındaki ilk maçta bu avantajı korumak adına sahaya çıkacak.



Hickman'ın talihsiz sakatlığına kadar rüzgarı arkasına çok güzel bir biçimde almış olan takım, Maccabi karşısına soru işaretleri ile çıkıyor. Sakatlık sonrası oynanan maçlarda denemeler yapan Obra Reis, kesin bir sistem işaret etmedi. Hickman'ın deliciliği ve ceza şutlarını şimdilik arıyor diyebiliriz. Zisis'in süresini arttırmak veya Kenan'a süre vermek ihtimallerden bir kaçı, fakat özellikle Kenan'ın bu seviyelerde henüz istenen verimi verememesi can sıkıcı olabiliyor. Zisis ise ilerleyen yaşı ve şut konusunda Hickman seviyesinde olmaması sebebiyle eksiği kapatamıyor. Bir diğer alternatif ise oyun kurucu pozisyonunda yetkileri Bogdan ve Emir arasında paylaştırıp, geri kalan sistemi korumaya çalışmak ki en mantıklı tercih bu gibi geliyor bana. Gerek Bogdan'ın yetenekleri, gerekse de Emir'in (kontrol altında tutulduğu takdirde) oyunu yönlendirme konusundaki becerileri bunu yapabileceklerine olan inancımı arttırıyor.


Rakip tarafından bakacak olursak ise; ekol olarak tanımlayabileceğimiz bir yapı var karşımızda. Koç dahil ilk 5'inin neredeyse tamamını kaybetmesine rağmen, elde kalanlar ile yeni bir yapı oluşturup yine kendilerini son 8'e atmayı başardılar. Eski Fenerbahçe'li ve neredeyse arkasına teneke bağlayarak gönderdiğimiz Devin Smith'in liderliğinde Pargo-Randle yönetiminde ve pota altında nam-ı değer "Baby Shaq" Sofo ile çok güçlü olmasa da küçümsenmemesi gereken bir yapı Maccabi. Top-16'da deplasmanda 3-4 gibi vasat bir grafikleri var. Ama kazandıkları son maç karakterlerini gösterir şekilde final niteliğinde olan Alba maçıydı. Alba'nın tecrübesizliği önemli bir etken olsa da Maccabi'nin bu seviyede ne kadar tehlikeli bir takım olduğunu göstermemiz için yeterli.

Deplasmanda Galatasaray maçı hariç 80 sayı atamamış olan Maccabi'yi, içerdeki maçlarda Laboral maçı hariç 80 sayı yememiş Fenerbahçe'nin bu istatistikler devam ettiği sürece mağlup etmesi çok zor değil. Maçın anahtarı Fenerbahçe'nin savunması. hücum silahları ile zaten 80 sayılara rahatça yaklaşan Fenerbahçe, rakibini daha önce yaptığı gibi 70'lerde tutarsa yara almadan İsrail'e gider.


Son olarak "In OBRA, we trust" diyerek takımıma bol şans diliyorum. Şansın yanımızda olması dileğiyle...

Adettir tahmin de ekleyelim.

3-1 alırız. 2. maç sıkıntılı geçer.




9 Nisan 2015 Perşembe

Lastik Top'u bilmeyenler okumasın!

Spor yapmak hayatımın bir parçası. Çocukken mahallemizde yapardık sporumuzu. Sadece futbol da değil yanlış olmasın. Birçok branş vardı bizde. Futbol, basketbol, koşu ve ilginç ama gerçek beyzbol. Çoğu rakip mahalleye göre bizim sahamız daha kullanışlıydı. İnce uzun sokak değildi çoğu yer gibi. Büyük bir boşluğu olan kare bir sokaktı. Kaleler bir birlerine karşılıklı değildi ama olsun idare ediyorduk. Sokakta beyzbol oynanan ender mahallelerdenizdir. Bir evin balkonuna giders top, vuruşu yapanı bıraksak sabaha kadar dönerdi o yuvarlağı.



Benim zamanımda 4 jenerasyon vardı. Galatasaray kültürü misali oturmuş bir hiyerarşi vardı. Arda Turan'ın dediği gibi ''biz sokaklarda küfür etmeyi öğrendik. Ama kime küfür edilmeyeceğinide öğrendik.''. Arda Turan'ı boşuna sevmiyoruz. Neyse, şimdi bizim sabahtan akşama kadar oyun oynadığımız yerde arabalar park ediyor. Hepimizinmi böyle oldu yoksa bizimki mi benim gözüme çarpıyor? Yaş büyüyünce halı sahalara döndük tabi. 8-9 yaşından beri birlikte oynadığımız kemik kadronun hatta bugün halı saha maçı var.  Sattık hemen yere düştüğümüzde dizimizi yaran beton sahamızı.. Maç öncesi yaptığımız konuşmalar zevksiz geçicek maçıda zevkli hale getirir bizim. Atışmalar, iddalaşmalar vs.  Üniversite zamanında da 4 yıl boyunca her hafta halı saha maçları yaptık. Yeri geldi gece 3-4 yaptık yeri geldi fırtınada yaptık. Gerçekten futbolu seven bir milletiz. Sanmıyorum, fazla değildir  başka ülkelerde 3-4 maç yapacak üniversitelilerin olcağını.

Şimdi konuyu nereye bağlayacağım. Fenerbahçe takım otobüsüne saldırı yapanlar aklıma geldi yine. O 2 kişide eminim benim yaşadığım mahalle geçmişini yaşamıştır. Hatta belki daha güzelini yaşamıştır. Ona sadece şunu sormak istiyorum:

''Çocukken vurduğun şut gol olsa bile, kalecinin boyu yetişmiyor diye -üstten aut- oluyordu ya hani. Bu adaleti yaşayan nesilden sen, beynin de neler yaşadında bu yaşa geldiğinde bu adaleti sağlayamıyorsun?!''



Not:  Fotoğrafta ki top can yakar. Kafaya sert gelen topun sağlığa ciddi zararı vardır.!

Fenerbahçe Ülker-Anadolu Efes

Euroleague'de Türk gecesi hiç bu kadar heyecanlı olmamıştı. Doğal rekabetin üzerine bir de Efes'in kazanmak zorunda olması eklenince akşam ki maç inanılmaz önem kazanmış oldu.


Grupta ki durum yukarıda mevcut. Efes kazanırsa İspanyolların hatır şikesi yapmasına da gerek kalmayacak. Fenerbahçe kazanırsa da Efes hiç beklemesin İspanyollardan ihtiyacı olan rahatça kazanır. Bu arada bu maçların aynı saatte oynanmamasını hiç bir mantıklı sebebi yok.

Fenerbahçe açısından baktığımızda ise durum aslında daha karışık. Çaprazdan Alba-Maccabi galibi ile eşleşmesi için gerekli olan sıra 2.'lik. CSKA Milano'ya kaybetmediği takdirde Fenerbahçe'nin 2.'liği garanti. Fenerbahçe kaybedip Alba ile eşleşmeyi bekler.

Bu ortamda benim kanaatim; kazanmaya daha fazla ihtiyacı olan Anadolu Efes sonuca yakın diyebiliriz. Hatır şikesi konusunda ise, ben yapılmasını isterim. Obra-Duda ilişkisi olsun, Final8'te 2 Türk takımı olma ihtimali olsun önemli şeyler. İspanyolların senelerdir yaptığını yapıp onları saf dışı bıraksak güzel olur.

8 Nisan 2015 Çarşamba

Mahalleden Notlar

What can i do sometimes?

Sabahları vapurla işe gitmek hep ilgi çekici gelmiştir bana,giden insanları da çok kıskanırım,öyle kıskanırım ki vapur batsa benden bilirler.Gözün kaldı değil mi derler.
Nedendir tam olarak bilmiyorum ama belki de her gün işe gidip gelmek için saatlerce araba kullandığmdan dolayı bana öyle geliyordur,
Dün bir işim olduğu için sabah erken saatte vapurla karşıya geçtim.Hava yağmurluydu, güneşi hiç göremediğimiz bir gündü.Kulak misafiri olduğum iki kişi her gün vapurla,metroyla işe gitmekten yakınıyorlardı, arabaları olsa rahat rahat evden işe gidip gelselermiş.

Durum şu ki; herkesin işi bir başkasına ilgi çekici geliyor, herkes başkasının işini yapsa sanki çok daha mutlu olacakmış gibi davranıyor.Çözemedim ben bu durumu neden böyle, arıyorum cevabını bilen varsa söylesin lütfen.
...............................
Hangimiz yemedik çılgınlar gibi!

Yok efendim Canan Karatay şöyle demiş,böyle demiş..Boşverin lütfen aynı yaşta Nebahat Çehre varken ben Karatay'ı falan dinlemem.Sen önce git bi saçını boyat biraz makyaj yap, kendine bak biraz, her şey tatlı yemeyeceksin değil!
Ayrıca benim aklıma hala Canan Karatay dendikçe Nefise Karatay geliyor, olmadı benimseyemedim bu kadını.( Nefise Karatay'ı severiz)
Var mı hiç kimse Canan Karatay'ı sporda squat yaparken hayal eden.Yok işte olmuyor arkadaşlar zorlamayın,hayal gücümüz yetmiyor.
Sporunuzu yapın, yediklerinize dikkat edin keyifinizle yaşayın. Abartmaya gerek yok.
..........................

Olmasaydınız biz yine olurduk hem de çok mutlu olurduk!

Gereksiz gazetenin birine, 10 Kasım'da "olmasaydın da olurduk" diye reklam veren gereksiz bir adam, son seçimde %50 oy alan bir partiden aday gösteriliyor.
Ülke nüfusu 20-30 milyon arası olsa biz çok daha mutlu olurduk inanın, kişi başına düşen oksijen miktarını azaltıyorsunuz.
Milletçe alkışlıyoruz!
.........................
Günün Birleşmesi,

Survivor'da ünlüler kazanınca mutlu olanlar Birleşin!

Günün şarkısı

The Black Keys - Little Black Submarines

Haydi eyvallah!

Sporu Sevdirenler Serisi - 1

Spor benim için zaman geçirmekten öte hayatımın bir parçası. Sokakta büyüyen son nesil olarak, futbol, basketbol ve voleybolla ilgili fundamental bilgilere sahip olmama rağmen profesyonel seviyeye taşımak konusunda başarılı olamadık veya olmak için zorlamadık. Bu sebeple izlemek, yapmaktan daha zevk verir hale geldi.

Spor efsaneleri konusunda çok şanslı bir nesil olduğumuzu düşünüyorum. Şimdilerde benim için popülaritesini yitirmiş sporlarda bile (ki başka bir yazı konusu olacaktır), o spora dair hatırlanmaya değer anılar bırakan insanlar vardı. Başlamak için hangisini seçeceğime çok zor karar verdim. Sonuçta bana kırmızının da yeri geldiğinde güzel bir renk olduğunu öğreten nam-ı değer "Rainmaster" MİCHAEL SCHUMACHER oldu.



Formula 1 tarihine damgasını vurmuş pilotlar arasında nesil olarak yetiştiğim iki efsaneden biridir Schumi. Hakkinen'le olan kıyasıya rekabet F1'in belki de son büyük rekabetiydi ve bizim nesil bunu doyasıya yaşadı. Bu rekabette benim tarafım, kıpkırmızı Scuderia Ferrari ile yarışan Schumacher'di. Kariyerinde şu kadar yarış kazandı, bu kadar şampiyon oldu falan demeyeceğim. Zaten küçük bir araştırma ile bulunabilecek bilgiler ile doldurmayacağım burayı. Anlatmak istediğim, playstation'da F1 oynarken seneler boyunca başka araç ve pilot seçtirmeyecek kadar, kuzenimle Fenerbahçe-Galatasaray derbisi (kendisi Hakkinen'cidir. Sevgiler Oğuzcan) izlermişçesine rekabete girecek kadar, emekli olduktan sonra onun sevdirdiği spordan zevk alamayacak kadar üzerimde etki yaratmış olması.


Dünyada popüler olan spor dalları arasında döneminde onun kadar dominasyon yapan (Hakkinen sonrası dönem için söylüyorum bunu) sporcu çok azdır. F1 yönetiminin onu durdurmak ya da en azından rekabeti arttırmak için kural değişiklikleri yapması spor tarihinde eşine rastlanmayan bir durumdur. Bu onun ne kadar büyük bir yetenek olduğunu gösteren en önemli olaylardan biridir kanımca.





Bıraktıktan sonra F1'de pilot desteklemeyi bıraktığım sadece ondan miras kalan Ferrari sevdasının devam etmesini sağlayan adam şu anda ölümle pençeleşiyor. Adrenalin tutkusunu emekliliğinde de doruklarda yaşayan Schumi, Fransa'nın Grenoble bölgesindeki kaza sonucu yaklaşık 1.5 senedir ameliyatlar ve rehabilitasyon sürecinde. Çocukluğuma dair hatırladığım güzel anlarda yer almış bu efsaneye ilk olarak onu yazarak kendimce saygılarımı sunmak istedim.

 yakışmıyor sana böyle olmak...

Lige 1 hafta ara



Lige 1 hafta ara...

Peki 1 hafta ara verince ne değişecek? -Hiç birşey.

Bizim Türkiye Futbol Federasyonumuz yine orta yolu bulmak adına bir şeyler yapmaya çalışıyor. Fenerbahçe 'ye verilen ertelemeden sonra eşitlik olsun diye bütün takımlara uygulandı. Kulüpler birliği de buna çanak tutarak destekledi. Kimsenin saldırıyı falan düşündüğü yok bu erteleme kararında. Zaten bu haberleri duyanlarda 'Fenerbahçe' nin de sakatları iyileşecek' düşüncesi geliyorsa bu ertelemenin anlamı yok demektir. Dün Emek Ege'nin söylediği gibi ' Kar tatili misali' 1 hafta tatil. Yarın yine değişen bir şey olmayacak.

Umarım bu saldırının suçluları cezalandırılır, takımının maçını heycanla bekleyen bizleri değil...


-------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Beşiktaş'tan beklenen düşüş gerçekleşiyor. Artık 2. lik bile bence zor. 33.haftaya kadar zirve Galatasaray ile Fenerbahçe arasında gider gelir. Arena'da Galatasaray Beşiktaş'ı yenerek 4.yıldızı armasının üzerine yerleştirir. Tabii ki kesinlikle kolay olmayacak. Geçen yazımda yazdığım gibi Galatasaray'ın defansı son 8 haftada toparlanacak gibi değil. Her maç yüksek ihtimal gol yiyen takımın yediğinden fazla atması gerekiyor. Bunu yapabilmesi içinde golcüsü Burak Yılmaz'ın sahalara hemen dönmesi gerekiyor. Melo 'nun eksikliği tahmin edilenin aksine çokta hissedildiğini düşünmüyorum. Melo direnciyle takımını ayakta tutuyor ancak Hamit'in top kapma, pas yüzdesi ve koşu mesafesi istatistikleri Melo 'dan iyi. Bunu da görebilmek lazım. Melo 'nun dönüşü mayıs ayının başını bulacak deniliyordu. O tarihten sonra Hamit'te bir sakatlık-ceza durumu olmaz ise Hamit 'i kesmesi zor. Bence de kesilmemeli..




Son 8 haftaya girerken ligin sonunda ki 3 takımın ancak kendi arasında yer değiştirebileceğini düşünüyorum. Ayrıca Bursaspor,Başakşehir ve Trabzonspor mücadelesini de takip etmek gerekiyor. Bakalım UEFA Avrupa Ligi'ne kim gidebilecek...

7 Nisan 2015 Salı

Değişen Dünya - Değişen Müzik

Merhabalar Arkadaşlar, 

Bugünkü yazımda sizlere değişen dünyayla birlikte müziğin de nasıl bir değişim gösterdiğini bir örnekle anlatacağım. Eskiden türkü kavramı vardı, hala var ama hala o eski hikayeler.

Hikaye ! Evet bir türkünün türkü olması için bir hikayesinin olması gerekiyor zira. Anlamı olacak ki türkü olsun. Öyle 2-3 tane karıya kıza hitaben de yazılmazmış,  zaten. Sevdiğine, yitirdiğine, kavuşamadığına veyahut gerçek bir hikayeye dayanırmış hep, ama hep anlamlı. Klibi çekilmez, 7 Bölgede bilinmez, ünlü de olunmaz, o eski hikayeleri kim yaşamış bestesini, güftesini kim yazmış bilinmez. Ama onlarca yıldır hala dinliyoruz. Bugünün şarkıları gibi değil onlar 2013 trendi ya da 2015 yazına damga vuran şarkılar değil. Dinlediğinde ağlatan şarkılar. Bir anda türküdeki delikanlıya ya da kıza vurulabilir, kendini onun cenazesinde bulabilirsiniz.

Şimdi size Telgrafçı Akif türküsünün hikayesini anlatacağım. Bu arada okurken şarkıyı dinleyebilirsiniz zira çok daha güzel olur benden söylemesi.


1892 senesinden bir hikayeye dayanıyor bu türkü. Elazığ da Harput posta müdürü var, 25-30 yaşlarında dalyan gibi yakışıklı bir adam Akif. Halkın sevdiği, kızların gözdesi yiğit bir delikanlı.
Hüseynik 'ten çıkıyor her sabahki gibi şehir yoluna, işe gidecek. Harput yokuşunda sol kolu uyuşuyor Akif 'in. Yazık olur bana, yazık gençliğime diyor, merhamet et! Nafile. Dağ gibi delikanlı düşüyor yere, kalp krizine yeniliyor. Nedir sebebi belli değil, belki kapakçık belki bozuk ritm.




Telgrafın başına Lütfi geçiyor, zaten demiş adam bana bir şey olursa Lütfi geçsin diye. Kart adamlara değil kendinden 2 yaş küçük delikanlıya güveniyor, gençler atiktir, heyecanlıdır, yenilikçidir diyor.

Kız kardeşi Ati hanım Musul 'da, haber geliyor ona duyar duymaz düşüyor olduğu yere. Kalkıyor zar zor ama dayanır mı yürek, abisi ölmüş. Bu ağıtı yakıyor. Cevriye; sevdalısı, oğlanı düşünerek kafayı yiyor, köyün delisi Cevriye oluyor. Ocaklara ateş düşmüş... Şimdi bu şarkı hangi yıla damgasını vurup yiter ki ? Yitmez arkadaşlar, ruhunuza işliyor.

Eskiden değer verilen şeyler şimdilerde kaybolmuş. Yok mu böyle olaylar var elbet, ama yok ki değerini bilen. Şarkıyı dinlemenizi ümit ediyorum. Ahmet Kaya ya da Oktay Kaynarca 'dan dinleyebilirsiniz...

Kendinize dikkat edin arkadaşlar...

----------------------------------------------------------------------------

Bonus Şarkı ; şimdi dersiniz o kadar Türkü dedi gitti chill out paylaştı diye ama bir durun. Bu şarkıyı Berlinli bir müzisyen yapmış. Diyar diyar gezip etnik müzikleri gün yüzüne çıkarıyor. Bu adamın da tarzı elektronik müzik. Ama sözleri anlamlı.

Farsça sözlere sahip şarkının adı '' Manoto '' müzisyeni ise '' Nu ''

Sözler şu şekilde ;

'' Saadet zamanı: avluya oturmuşuz, ben ve sen
  endamımız çift, suretimiz çift, ruhumuz tek, ben ve sen
  bulandıran palavralardan azade, gamsız bir keyif, ben ve sen
  sen ve ben, ne sen varsın ne de ben, bir olmuşuz aşk elinden ''

 Mevlana Celaleddin Rumi . 



Rumi tarafından Şems-i Tebriz 'e(Tebriz 'in Güneşi) yazılmış bu şiirin orjinal dildeki sözleri ise şu şekilde ;

'' khonak an dam ke neshinim dar eyvan, man o to
  be do naghsho be do soorat, be yeki jan,man o to
  khosh o faregh ze khorafat-e-parishan, man o to
  man o to, bi man o to, jam' shavim az sar-e-zogh '' 


--------------------------------------------------------








6 Nisan 2015 Pazartesi

Bir Acayip Şeyler Oluyor.

       

        Uzun zamandan beri blog yazma isteğim vardı, fakat bir türlü yazmaya başlayamamıştım. Bir kaç gün önce arkadaşlarımla beraber bir karar aldık ve artık blog yazacaktık. Yazalım yazmasına da bu kez de ne yazsam düşüncesi sardı beni.

        Sahi ne yazalım ? Neyi yazalım daha doğrusu

       - Özgecanı mı ?

       - Fırat Çakıroğlu'nu mu ?

       -Yalova Valisinin hakaret ettiği öğretmenin, kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesini mi ?
     
       - Öldürülen Savcıyı mı?

       - Emniyet Genel Müdürlüğü'nün basılmasını mı ?

       - Babasını sırtından 28, göğsünden 4 bıçak darbesiyle yaraladıktan sonra boğazını keserek öldüren Sözde ünlü oyuncu Orhan Şimşek'i mi ?

       - Hiç güvenlik yasasını mı ? İç güvenlik miydi yoksa

       Bu kadar yazıl(a)mayacak şey varken ne yazayım ben. Futbol hakkında yazsam diyorum bu kez de hafta sonu yaşanan çirkin olayı yazacağım. (Fenerbahçe Spor Kulubü'ne yapılan çirkin saldırıyı) Tek keyif aldığımız şey olan futbolu bile izlenemeyecek hale getiriyoruz.

       Sahi hiç mi güzel şeyler olmuyor benim güzel ülkemde ? Eminim oluyordur ama bizim göremeyeceğimiz yerlerde...

       Hal böyleyken ben en iyisi daha fazla yazmayayım. Ben yazarken sıkıldım siz okurken sıkılmazsınız inşallah. Ha unutmadan bu da son sözüm olsun "yasaları değil kafaları değiştirmeliyiz"

       Sevgiyle kalın...

     

       


       



yine mi pazartesi..

Yine bir pazartesi..
Yine sıkıntılı toplantılar ve yine sert kararlar..

Nedir arkadaş bu pazartesi enerjisinin kaynağı? Hafta sonu geçirdiğiniz harika bir tatil mi yoksa muhteşem bir aile yemeği midir? Eğer öyleyse tüm herkesin mi hafta sonu güzel geçiyor? Hiç mi birinin kötü ve sessiz geçen bir hafta sonu tatili olmuyor? Çözemedim gitti..


Neyse uzun lafın kısası ben pazartesi toplantılarını hiç sevmem. Birileri gelir bir şeyler söyler, onun üstüne başkaları bir şeyler ekler ama hepsi bilir ki haftanın sonuna kadar o kararların ancak yüzde 70 i uygulanabilir. Çünkü haftanın başında çoğu çalışanlarda olduğu gibi biz metalurjistlerde de martenzit yapısındaki iğnemsi yapılara benzeyen itici ve absorblanamayan enerji birikintileri vardır. Bu kötü enerjileri vücuttan uzaklaştırabilmenin iki yolu vardır; ya olduğu gibi bırakacaksın sağa sola çarpıp bir yerde patlayacak, ya da etrafından aldığı pozitif enerjilerin arasında yok olup kalacak..

Ben genelde 2. yi tercih ederim ama bugüne kadar hiç mi hiç pazartesi günü böyle bir keyfim olmamıştır. Neden mi? Biz dökümcüler sabahın körüne uzun ve verimsiz olduğu kadar da sıkıcı olan üretim kalite toplantılarını koymayı ve o toplantılarda daha haftanın ilk günü demeden herkese saldırmayı çok severiz.

Peki dünyanın bir numaralı teknolojik devi olan Japonlar ne yapıyor?
Sabah toplantılarını olabildiğince kısa ve öz tutmak için sandalye ve masalardan uzak durup asla oturmuyorlar. Herkes bir gün öncesinden belirlediği sorularını ya küçük bir toplantı odasında ya da özel olarak yaptırılmış yürüyüş parkında sabah sporunu yaparken birbirlerine soruyorlar. İşe başlamadan hemen önce şarkılar söyleyip birbirlerini motive edici sözler söylüyorlar. Birlikteliği sembolize etmek için hep bir ağızdan hedeflerini bağırıyorlar ve tüm bunları yaparken de not dahi tutmuyorlar. Çünkü etrafa yayılan pozitif enerji sayesinde insanlar güneşin tüm faydalı ışınlarından yararlandıklarını düşünerek alınan kararların daha akılda kalıcı olduğuna inanıyorlar.



Evet, bunları bizim çoğu dökümcümüze söylesek güler geçerler. Hatta şaşırmış insan muamelesi bile yaparlar ama ne yazık ki şaşıran ve amacını yitirenler bizleriz. Doğru düzgün örnek almayı ve hatta kopyalamayı bile beceremiyoruz. Saygıyı ve sevgiyi hiçe sayarak her şeyi robot sistemleri olarak düşünüp insansı duyguları iş ortamında kendimizden uzaklaştırıyoruz.. İşte bu yüzden de günün sonunda önümüze baktığımızda insanlık için koca bir sıfır görüyoruz. Çünkü çalıştığımız ortamları ve ekip arkadaşlarımızı sevemiyoruz ve onlarla başarılarımızı paylaşamıyoruz. Ortada bir başarı varken benim başarım diyoruz, başarısızlık varken ise onun başarısızlığı diyoruz.
   

Kısacası bizler hiçbir zaman bir Kishi Ryoichi olmayı başaramayacağız.


God bless you bro..

Sosyal Medya Yasağı

VPN'li günler yeniden...


Öğlen saatlerinde Twitter, Youtube ve kısmen Facebook'ta meydana gelen erişim yasağı hala devam etmekte. Klasik reaksiyon olarak twitter erişim yasağı yine twitter'da konuşuluyor.

Şu saatlerde Somera'ya göre saniyede 6 tweet atıldığını düşünürsek, yasaklama yine işe yaramadı diyebiliriz. Malum ortamlarda bu yasağın nasıl delineceğine yönelik yönlendirmeler mevcut(zenmate en basit yol şimdilik).

Yasağın sebebi olarak ortaya çıkan spekülasyonlar, bazı +18 içerikli tape'ler yayınlanacağı yönünde olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı Basın Sözcüsü'nün yaptığı açıklamaya göre, bazı yayın kuruluşlarının yapmış olduğu Çağlayan Adliyesinde şehit edilen Savcı ile ilgili yayınlar olduğu öğrenildi.

Beşiktaş - Başakşehir




Herkese Merhabalar,

Beşiktaş - Başakşehir konusuna girmeden önce hafta sonu yaşanılan elzem olay hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Fenerbahçe takım otobüsüne yapılan saldırıyı inanın aklım almıyor. Nasıl bir insan(lar) onlarca futbolcunun bulunduğu otobüse silahla saldırı yapabilir? Ülkemizde kin ve nefretin günden güne arttığı aşikar ve bundan da ilginci bizim bu tür olaylara koyduğumuz tepkiler. Bu tarz bir olay 2010 yılında Afrika Uluslar Kupasına katılmaya giden Togo Milli Takımının başına gelmiş ve 3 kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı. Bu olaydan hiçbir farkı yok ! Togo takımı kupadan çekilmişti. Koyulan tepkilerin hiçbirisi gidenleri geri getirmez ancak sizin bu konudaki tavrınızı ortaya koymanız, diğer insanlara da örnek olur diye düşünüyorum. Ben bir Beşiktaş taraftarı olarak kesinlikle ligin durdurulması ve insanların bir müddet futboldan uzaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Ancak aciz yönetim anlayışı diğer alanlarda olduğu gibi futbolda da mevcut. Hepimize geçmiş olsun.

Maça gelirsek

26.Hafta bugün kapanacak. Maçın Başakşehir F.T. Standında oynanmasına rağmen Başakşehir Futbol Kulübünün deplasman takımı olacak olması gerçekten ilginç bir durum. Beşiktaşın da bu sene 2si iç saha 1i deplasman olarak oynadığı statta mağlubiyeti yok. Başakşehir, Kasımpaşa ve Akhisar maçlarından rahat galibiyetlerle ayrılan Beşiktaşın bugün de zorlanmayacağını düşünüyorum. Daha önceki yıllarda Beşiktaşın kabusu haline gelen Abdullah Avcı tabusunu son 2-3 sezondur yıktık. Gene de son 10 maça baktığımızda sadece 4 galibiyetimizin bulunduğunu hiçe saymamak gerek.

Konuyla ilgili görüştüğüm insanlar da dahil medyanın Başakşehiri tehlike olarak görmesi normal. Sebeplerine gelecek olursak; Başakşehirin UEFA kupalarına gitmek için istekli oluşu, son yıllardaki büyük takımlara karşı ortaya koyduğu direnç ve Beşiktaşın sakatlıklarla boğuştuğu dönem olarak sayılabilir. Ancak bana göre kart cezalısı olan Velinin yokluğu çok büyük sorun olmayacaktır, Tolganın yerine oynayacak Cenk Gönen 'in ise basitçe hataları olmazsa bu maçta zorluk çekilmeyecektir. Beşiktaş kupanın ardından UEFA 'dan da elendikten sonra ellerinde tek bir hedef kaldı. Şampiyonluk ! Bununda tek yolu, 33.Haftaya kadar zirvede yürümek. Derbi performanslarıyla taraftarları hayal kırıklığına uğratma alışkanlığını bir kez olsun pas geçerlerse Beşiktaş bu sezon ipi göğüsleyecektir.

Son olarak uzun süredir durgun olan Olcay 'ın bu maçta üstün bir performans göstereceğini düşünüyorum.

Kalın sağlıcakla.

LA VITTORIA SARA NOSTRA !

JEDİ TAPINAĞINA SAHİP ÇIKALIM!


Yıl olmuş 2015 hala özgür düşünceye açık, demokratik! ülkemizde bir Jedi tapınağı yok. bugün okuduğum haber üzerine ilk yazımı bu hak arama yolculuğu üzerine yazmak istedim. 

İlk olarak Jedi'ların kim olduklarıyla başlayalım. Jedi, Star Wars efsanesinde, barışın koruyucusu olan gruptur. Ataları çook eskiye dayansa da binlerce nesilden sonra Galaktik Cumhuriyet'in koruyucusu ve savaşçıları haline gelmişlerdir. Jedi'lar zamanında Coruscant adlı Galaktik Cumhuriyet'in başkentinde yer alan Jedi Tapınağı'nda eğitilip, Güç adı verilen bir metafizik kuvveti kullanmayı öğrenirlerdi. Tabi yıllar geçti gitti ve Jedi'lar memleketlerinden göçtü. Son Jedi'larda ülkemizde bulunmakta olup İzmir ili ve çevresinde yaşamaktadırlar. Ancak en büyük sıkıntıları iyi eğitim alamamaktır. Ama artık buna bir DUR! demenin zamanı geldi. Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencilerinin İTÜ öğrencilerinden esinlenerek change.org internet adresinde başlattığı imza kampanyası ile DEÜ sınırları içerisinde bir JEDİ tapınağı kurulması ve onlarında hakettikleri iyi bir eğitim alarak geleceğin Jedi konseyini oluşturacak usta Jedi'lar yetişmesi sağlanmasını istiyorlar. Ve bu özgür,demokratik herkesin 'rahatça' hakkını arayabildiği ülkemizde gayet makul bir istektir. Bu arkadaşlarımızı yalnız bırakmayalım az sayıdaki Jedi'lara sahip çıkalım! 

Son olarak o serinin 1-2-3-4-5-6 olduğuna inanan hala var mıdır bilmem ama. O serinin aslı 4-5-6-1-2-3 tür! 

"may the force be with you!"

Vicdan

Selamlar,

Açıkçası bugüne kadar kitap okumaktan kaçmadım ama deli gibi bir okur değilim. Ama yazı konusunda gerçekten sıfırım. Niye yazmaya karar verdim peki ?
Çünkü sıkıldım.
İçimde tutmaktan sıkıldım, direnmeye çalışmaktan, vicdansızlıktan sıkıldım.
26 Yaşındayım İstanbul-Leventte çalışıyorum ve bende sizler gibi bir vicdansızım, ama çok şükür kendimi rahatlatacak bir şeyler bulabiliyorum, sizler gibi.

Geçen gün bir arkadaşımla Bostancıda yürüken 1 çocuk geldi, Ağabey para! Niye, açım ! 

Şimdi bu olay karşısında kafamdan geçenleri söylemek istiyorum ;

- Bu çocuk aç, yazık
- Küçücük çocukları çalıştırıyorlar
- Para versem bali alacak
- Buna versem öbürü aç öyleyse devam...
- Suriyeden gelmiş vs vs ...

O kadar karışığız ki, hep negatif ama.
Çocuğa gel dedim ve oradaki en yakın uygun yerden hamburger almaya gittim, baktım ben içeri girerken yanına bir arkadaşı daha gelmiş, sümüklü, kirli, yırtık elbiseli... Ama bizden daha temiz! tabi şimdilik, yakında o da hayata yenik düşüp vicdansız olacak !

2 tane hamburger aldım, verdim. Sadece paketi açarken gördüm, sevinmişti, bende öyle. Uzadım gittim...

1-2 saat sonra başka yere gelmiştim ki, küçük bir kız çocuğu arabanın camına yapıştı, sonra elim kapının kilidine gitti, kilitledim kapıyı. Şuanda yazıya ne kadar dökebilirim bilmiyorum ama inanın iğrenç bir şey yaptığımı bilmenin acısını yaşıyorum. Farz edelim bunu yapmadım, ne yapardım, aaaaa yeter artık sana da başkası alsın ya da param yok ya da 25 kuruş, 50 kuruş.


Demem şu ki Işıkta duran onca arabanın, o küçük kızın gözüne bakamaması tamamen UTANÇ !

Acıma duygularını kaybetmiş, vicdansız olan bizler bir boka yaramıyoruz beyler bayanlar. Şunun farkındayım 1 kişi hepsine yetemez, ya da belki onlar bitmeyecek hiç. Ama şunu bilin ki bu dünyada aç olanların sayısı aç olmayanlardan çok daha az ve onlar bizim gibi yemeyecekler korkmayın. Bu arada bir de bana bunları doyurmakla bitmez, asıl bunlara istihdam yaratmalı ya da sokağa salınımların önüne geçmeli falan filan demyin ne olur. BİLİYORUM malesef.

Bu konuda yapabilecek çok bir şey yok, devlet baksın, 10 tane çocuk yapmasınlar, param yok, hepsine ben mi bakacağım, birine alsam diğeri gene aç, falan filan, bana ne yaa,...

Görüşürüz vicdansızlar ...

-------------------------------

Not:
 Hep böyle iç karartıcı yazmayacağım. İçimdekileri yazacağım ve pesimist olmadığımı söyleyebilirim, dolayısıyla eğlenceli yazılar da olacak. Sık sık ve uzun süreler yazmak istiyorum ama bakalım her işimiz gibi olursa 3-4 tane daha yazar uzarım =)

Yorumlarınızı çekinmeden yazın lütfen

5 Nisan 2015 Pazar

Basiretsizlik

Türkiye'de yönetim kademesine gelen insanların profili son zamanlarda kötü yönde çok fazla değişti herkesin malumu. Peki sebep ne?

Kadrolaşma ilk aklıma gelen seçenek belki ama bence asıl sorun birisinden veyahut birilerinde emir almak, haber beklemek, icazet almak. Daha da çoğaltabiliriz bunu... Hayatın her alanında karar vermesi gereken kişilerin veremediği kararların doğurdu sonuçlar, ülkenin kutuplaşmasını beraberinde getiriyor.

Dün yaşanan hadiseden sonra Fenerbahçe'nin yaptığı açıklama ortada. Derler ki; olay aydınlanana kadar ligler tatil edilsin. Doğrudur, yanlıştır tartışılır ki benim kanaatim liglerin ertelenmesi gerektiği yönünde. Ama bizim iş bilir! federasyonumuz ne yaptı? Sadece Fenerbahçe'nin maçını erteledi. Hemen rakiplerin "sakatları olan Fenerbahçe'nin işine gelir bu karar" hezeyanı olayı unutturdu neredeyse. Haksız da sayılmazlar verilen karar yanlış oğlu yanlıştır.

Neyse uzun lafın kısası, bizi yönettiğini sanan aciz kişiler böyle kararlar vermeye devam ettiği sürece asıl mevzu unutulur, konuşulması istenen konu etrafında da insanlar kutuplaşır boş yere birbiriniz yer...

Blogging 101

Blogging 101: 

İlk yazı...

Geçen gün arkadaşlar blog açalım dedikleri zaman aklıma geldi,aslında bu benim ilk bloğum değildi,orada bir blog vardı ama adını bile hatırlamadığım..

Üniversite 2 veya 3 tam hatırlamıyorum.Caddebostan'da şuursuzca içtiğimiz günler.
Gecenin ilerleyen saatleri bir kızla tanıştım,kız bloğundan bahsediyordu(hayal-meyal hatırlıyorum)
Baya konuştuk ettik numaralar alındı,blog açmama karar verildi,o hızla eve döndüm.Hemen bir hesap aldım,o gazla bi kaç bir şey de yazdm.(çok sarhoşum ama)
Sabah uyandım (akşamüstü aslında),önceki geceden her şey sisli puslu..Neyse daha fazla sıkmıyorum kızla muhabbet biraz daha devam etti, bu sırada blog unutuldu,sonra kızla muahbbet de bitti,blog hala unutuldu,ta ki geçen güne kadar.

Gaza gelip bir kız için tanştığım blog hayatına yeni bir sayfa açıyorum! (alkışlar bitmesin)
Merak etmeyin,çok sıkıcı yoğun yazılar yazmam,zaten yazamam da edebi bilgim yetmez,mühendisim olum ben.

Arkadaşlar bu bloğu beğenen beğensin,beğenmeyen de beğenene kadar okusun lütfen!

.........................................

İş hayatının insan üzerine etkileri adlı deneyimde kendimi denek olarak kullanıyorum.
7.Ay Gözlemleri;

-Hafta sonu için yaşanır.
-Cuma her anlamda mübarek gündür.
-Kahve bağımlısı olunur.Yemekten hemen sonra çay içilmemesi ufak çaplı krizlere neden olur.
-Hafta sonu gerekmedikçe araba kullanılmaz,toplu taşıma araçları tercih edilir.
-Narsiszme giriş,pazar akşamı aynaya baktığında sakalı kendine yakıştırmanla başlar,(valla yakışıyor lan)
-Hafta sonları mümkünse doğa yürüyüşleri,deniz manzarası,sessizlik aranır.
...devam edebilir...

..........................................
Şurada şöyle bi köşe olsun belki birileri INDEED! der,

Günün hak vermesi,
Kimse yaralarını sevmez yaralayandan ötürü ama bizim ülkemizde bu durum böyle değil.Mazoşizm önlenemez şekilde artıyor.Zevk alıyor bu insan acı çekmekten,aç kalmaktan,iş bulamamaktan.
Sanırım savaştan sonra bir ülkenin başına gelen en kötü şey "cahillik".

Şurada da şöyle bir köşe olsun belki birileri dinler,

Günün şarkısı,
Arctic Monkeys - Why'd You Only Call Me When You're High?
(Yukarıda bahsettiğim kız için olabilir mesela)

Haydi eyvallah!

En Büyük Biziz

SELAMLAR , 
18 1.Lig takımında her sene ortalama 25 kez teknik direktör değişiyor. Dünya kupasına katılamayınca üzülen kişi sayısı 63 Milyon falan. Nükleer enerji santralimiz olmamasına şaşıranlar 45 Milyon olsa gerek.
AMAAAAAAAAA !! 1 günde İstanbulda satılan Ferrari sayısı , tüm İtalyadan daha fazla. En uzun asma köprü bizde yapılacakmış. En büyük adliye sarayı bizde. Avrupanın en uzun gökdeleni bizde. Amerikadan sonra en çok beysbol sopası bizde satılıyormuş. Akıllı telefon kullanım yaşında bize yetişen Avrupa ülkesi yok, çünkü 7 yaşında çocuğun telefonu yoksa sınıfta arkadaşları tarafından ezilirler. Marka merakımız hat safhada. Çünkü biz dünyanın SÜPER GÜCÜYÜZ ya.Bir kızın ayakkabı sayısı 40-50 ama yabancı biri adres sorsa şebek gibi dönüp yanındakine ay ne diyor bu kız diyecek kadar cahil. Hani bizden niye dünya çapında doktor, profesör, Ay'a gidecek gönüllü, Matematikçi, Sporcu çıkmıyor diyoruz ya. Hani UEFA dan elenince NASIL OLUR YAAAA ? diyoruz ya. Gelin bir bakalım ;Erhan Erkut diye değerli bir profesör gitmiş bir araştırma yapmış ve World Bank, OECD ve IMF verilerini incelemiş, Türkiye nerede ? (Kategorilerin sonunda kaç ülke içinde kaçıncı olduğumuz mevcut, tüm verilerde sıralamamız küçüldükçe pozitivite artıyor )

Kadınların iş dünyasına katılımı 148 de 134
Terörizmin iş dünyasına maliyeti 148 de129
Artık iş gücü maliyeti 148 de128
Enflasyon 148 de 125
Vergilerin çalışmayı özendirmesi 148 de 108

Kadınların iş dünyasına katılımı 148 de 134Terörizmin iş dünyasına maliyeti 148 de129Artık iş gücü maliyeti 148 de128Enflasyon 148 de 125Vergilerin çalışmayı özendirmesi 148 de 108Kadınların iş dünyasına katılımı 148 de 134 Terörizmin iş dünyasına maliyeti 148 de129 Artık iş gücü maliyeti 148 de128 Enflasyon 148 de 125 Vergilerin çalışmayı özendirmesi 148 de 108  Matematik ve fen bilimleri eğitimi kalitesi 148 de 101 İşletme/yöneticilik okulları kalitesi 148 de 101 Hukuki haklar endeksi 148 de 101 8.Sınıflar arası matematikte 50 de 35 İngilizce yeterlilik alanında 60 da 41 TOEFL sınavı başarı sıralamamız 162 de 112 İnovasyon alanında 120 de 68 Özgürlükte 179 da 154 Kadın Erkek eşitliğinde 136 da 120 Yaratıcılıkta 82 de 68Şimdilik bu kadar yeterli ancak sizden ricam yazımın en altında paylaştığım makaleye göz gezdirmeniz. Ayrıca bu veriler bazı kişilerin hoşuna gitmeyecektir eminim; lan nerden çıktı, yalan beee, çok şükür işimiz iyi falan gibi değişik yorumlar çıkabilir. Ancak o yorumları yapanların şu verilerin tersi yönde olması durumunu lütfen düşünmesini istiyorum ki yapamadığımız şey bu zaten. Neyse o kadar da değil, her şeyde geri de değiliz, HOOOP BİZİM DE İYİ OLDUĞUMUZ KONULAR VAR ULEEEEN. Hee var , al !
AIDS Oranı 148 de 11
Yerel Rekabet 148 de 15
Yeni firma kurma süresi 148 de 16
Bankaların güvenilirliği 148 de 20
Yolsuzlukta 177 de 53 (Avrupa-Amerika Ülkesi yok, Afrika ve Asya ülkesi çok)
Yani arkadaşlar bıktım artık spor programı izlerken Beşiktaş nasıl elendi, hemen şunları kovalım, Fenerbahçe nasıl başarısız oldu, yollayın gitsin. Bu Galatasaraylı futbolcular 3-5 M € para kazanıyor oynasın i.neler, yaptığımız bina çökmüş, kesin sabotaj gibi saçma sopik yorumları duymaktan bıktım. Biri de çıkıp desin Ulan Biz Kimiz !!
Son sözüm şu gavurların temizlik olayına laf atan değerli insanlarımıza. Duş alma da Avrupa ülkelerinde 32 de 29. Diş macunu tüketiminde 32 de 32. Islak mendil kullanımında 32 de 27. Sabun kullanımında 32 de 31.yiz. İnsan gerçekten hayret ediyor. Ama onların taharet muslukları yok, ama onlar eve ayakkabıyla giriyor. Her şeye rağmen daha çok hasta olan gene biz. Gerçekten şeytanın işi olsa gerek. Acayip bişi yavvv...

Gereksiz bir abartı, yalan ve övünme eğiliminin bulunduğu bir Ülkeyiz malaesef. Beni ülkemi sevmemekle suçlamayın gayet milliyetçiyimdir ancak bunlar gerçek a dostlar. Keşke gerçek olmasa.

Gereksiz bir abartı, yalan ve övünme eğiliminin bulunduğu bir Ülkeyiz malaesef. Beni ülkemi sevmemekle suçlamayın gayet milliyetçiyimdir ancak bunlar gerçek a dostlar. Keşke gerçek olmasa. Yahu bizim ülkede muhtar adayları bile yol köprü vaatlerinde bulunuyor, hayırdır yaa !??
Hadi şimdi ben kütüphaneye uğrayım sonra laboratuvarda biraz atom parçalayacağım. Kendinize dürüst olmanız dileğiyle. Mutlu kalın.
-----------------------------------------------
1- http://www.erhanerkut.com/wp-content/uploads/2014/02/Turkiye-Kacinci.pdf
Türkiye Kaçıncı? isimli makaleye yukarıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
2- http://www.transparency.org/cpi2013/results/
Yolsuzluk sıralamaları ve diğer ilgi çekici bilgiler için 2.Linki incelemenizi tavsiye ediyorum.